Monday, September 11, 2006

Siir: Farkina vardim gerceklerin

Bir rüya aleminde
indi gerceklerin ustundeki sisli perde
senin aklin hala
yillar once kalbini kirip gidende,
buradayken
gonlun bir nebze bana dustuyse bile !
Keske sen soyleseydin bunlari yuzume,
bir ruyada ogrenmek yerine.
Paylasamadik bir ayrilik anini bile!
Ben anladim ne kadar sevdigimi seni
sabahin besinde
ugurlarken gonlum seni,
turkuler ve gozyaslari ile,
akip giden her bir sevdayla vedalasirkene...
Sana aradigin aski bulabilmen temennimle...
12 Eylul 2006
sabah 6:27, gonlum kadere bir kez daha boyun egdi.

Sunday, September 10, 2006

Siir: Boyle uzak durarak

Boyle uzak durarak,
 neyi koruyorsun sevdigim?
    kendini mi, beni mi?
    ozgurlugunu mu,
    urkek gonlunu mu?
 sirrin mi var saklanacak,
   dolaplarda kilit altina vurulacak?
 yoksa amacin sadece,
   biraz da zaman mi kazanmak?
 Belki sen durustce gosteriyorsun,
   aklinin yonettigi yuzunu,
 kafami karistiran, herseye ragmen,
 bakislarindaki davet,
   aksettirircesine sessiz kalmis gonlunu,
 insanlarin bile gordugu.
Bir olasi gelecegi bosa harciyoruz seninle,
   boyle uzak durarak,
 mutlu ve tutkulu yasanacak
ve de bugunu,
 anlami cok da olmayan,
  yasanacak bir yarinin eksikliginden oturu,
Bir gecmis kaliyor geriye elimizde
senin de sik sik dalip gittigin icine,
  oyle ki
    korkarim oradan bile silenip gideceksin
      boyle uzak dururken,
        sadece gecmise donukken yuzun
      gecmisime eklenirken sensiz yasanan bugun...

Her ne ise sebebin,
  boyle uzak durarak
    yitiriyorsun beni, bunu bilesin !
 
 
10 Eylul 2006, gece 10 civari,
severim kibari...

Thursday, September 07, 2006

Aklım Erdikçe Yaşam Üzerine: Silkinip de uzanırken tekrar hayata…

Yazmak... Hayata dair yazmak... Hayatı görebildigi"n" ve anlayabildigi"n" kadar yazmak. Kendince ve sen olarak yaşamak ve yaşadıklarını anlatmak... Benim satırlarım hep bunlardan ibaret... Peki ya kendini hissedemezse insan? kendi içine giden yolda kayboluverirse bir an? Ne düşer satırlara öyle kaybolmuşluktan?

Yaz tatili ve gezip gördüğüm yerler olacaktı bu ayki konum, bir kaybolmuşluk dönemimde sığınacak noktam... "Cennet yurdumun" güzel köşelerinden resimler ve bilgiler... Gene yazacağım sizlere Büyükada'dan, Zigana'dan, Karaca Mağrası'ndan, vb. hayran olduğum diyarlardan.. Her turist gibi her Türk de böyle güzellikleri bilmeli, tanımalı, ille de denizler aşmaya gerek duymadan. Ama bir sonraki yazımda belki.. Ya da karlı kış aylarının birinde sıcak yaz anıları şeklinde sunmalı o güzellikleri...

Gelelim bugüne; bugünü özel kılan düne... Dün bir dönüm noktasıydı sanki içimde. Bir sürü proje ve fikrin ortaya atılıp tartışıldığı bir iş gününün ardından, başka bir sürü güzel fikrin tartışıldığı bir AFLD yönetim kurulu toplantısının ardından yorgun argın eve gelip de o derin sessizlikte kendimi bulunca dönüp bir baktım hayatıma: kimim ben ve neredeyim? Ne iş yapar, ne üretirim? Hayattan ne isterim ve ne verebilirim? Aynada bakıp da gördüğüm kişi olabilecek/olması gereken "ben" miyim? Dün buraya kadar gelmişim de yarın daha nereye kadar gidebilirim?

Yıllar akıp giderken gün geliyor bir dönem oluyor, ayağımın altında kayıp giden zamanı ve zemini hissedemiyorum. Baktığım ufuklarda kendimi tam göremiyorum. Görünen binlerce yansımadan hangisi gerçek seçemiyorum. Bir adım atacağım hayata doğru, girip ıslanacağım tepeden tırnağa hayatla ama kırıp da korkularımı, silip şüphelerimi, parmağımı bile değdiremiyorum. Bir sel olup akarken zaman önümden, yada bir çağlayan misali dibimden, yanıyor yüreğim de bir avuç su alıp serinletemiyorum. Sessiz haykırışlar ruhumun derinliklerinde... Farkeden belki bir-iki kivi; onlar da içimdekini kelimelere dökmeye cesaret edebildiğimde yüzümü çevirdiğim birkaç bilge kişi...

Bir kabuk değiştirmeye denk geliyor sanırım böyle anlar... Hayat öyle zorluyor ya da engeller çıkarıyor ki önüne, ya aşıp yeni ufukları göreceksin ya da geri döneceksin... Bir deniyorsun aşmayı o tepeyi, nefesin yetmiyor, elin tutmuyor... Olmuyor. Bir başka yoldan tekrar yaklaşıyorsun, takla atıyor, cambazlık yapıyorsun; yetmiyor… Bazen delip geçmeye çalışıyorsun koca bir tepeyi bir küçük aydınlanma için… Bazen de bir cesaret dinamitleyiveresi geliyor insanın her ne ise karşısındaki -ama öyle bir çözüm çok enerji ve cesaret ister; geri adam atar akıl, tüm engeller kalkınca ne kalır geriye, kim bilir?

Arada mola aldığın da oluyor bu süreçte: gong vurup da bir rount bittiğinde ya da bir yol tutmayıp dönüp dolaşıp aynı noktaya geldiğinde, bir soluklanıp kendine gelebilmek için.. Yaralarına berelerine bakıp, rakibinin zayıf anları neydi hatırlamak için... Gözünü karşındakinin gözüne tekrar dikip "daha önce de yendim ben seni, daha fazla uğraştırma beni" beyninin içinde tekrar ettiğin. Karşındaki hayat ya da kader bile olsa; seni bir tek kendin bile duysa.

İşte o kavgada içimde birşeyler büyüyor. Yorgun ve zayıf düşmüş, var olan "ben" yetmiyor, kanadının altında yerine yeni ve daha güçlü bir "ben" yetişiyor. Ama eskisi, günü geldiğinde yeni gelen "ben"e yerini bırakıp kolay kolay da gitmiyor-gidemiyor. İnsan böyle bir içsel devir-teslim sürecinde, ister istemez kendi derdine düşüp, içine dönüveriyor. Hatta yıllardır takip ettiği forum listesinden bile bir müddetligine vazgeciyor... Çünkü yaşanan senin kavgandır seninle olan... Senden başka birilerinin senin için yapması zor olan -hatta mümkün olmayan...

Eski "ben", eski asklar, korkular, hayal kırıklıkları, başarısızlıklar ve yaşanmamışlar: geçmişe ait, derlenip toplanıp bir rafa kaldıralacak olan... Bir güz öncesi şöyle bir cesaret eteklerini silkeleyip yeniden yaratmalı kendini, yeniden tanımlamalı hedeflerini, beklentilerini, insan; zor anlarının dayanağı arkadaşlıkları ve değerli anları ayıklayıp vakti geçmişlerden, yeni "ben"in gönlüne koymayı unutmadan.. Yeni yüzler, aşklar, hayaller, ümit ve cesaret: geleceğe ait olan...

Geri geleceğim, yeni bir "ben" olarak, kozamı kırabildiğimde, uçarcasına bir kelebek misali hayatın içinde, rengarenk kanatlar ile. Gönlümde yeni sevdalar, gelecek için temele eklenmiş yeni taşlar... Yaşayacağım Hayat seni, elimden geldiğince delidolu; benim istediğim ve hak ettiğim gibi; bana inan!

Yolumuz kesişip de bir gülüş, bir an paylaştığımız herkese tekrar sevgiler ve selam !


Hediye Tüydeş (’90)