Tuesday, December 13, 2005

Şiir: gecmişim;

gecmişim;

su Kızılay'ın sokaklarından,
eski film sahneleri anılardan:
bir köşede Kızılırmak'tan
bir arada Metropol sinemasından,
Beğendik'teki
tropikal meyveli dilim pastadan,
hatta ev eşyaları reyonundan,
Akman bozacısından,
Sakarya'da kaymaklı ekmek kadayıfından,
Yeni Sahne önünde tiyatro kuyruklarından,
bir türlü vazgecemediğim eski kitapların Zafer Carşısı'ndan,
gözlemenin ustune tuzlu suyunu içtiğim turşudan,
durak dibi son dakika alısverişi yapılan Ankara Pazarları'ndan,

gecmişim sızıyor bugünüme.
Agır geliyor bu efkar yalnız gönlüme.

Hesap vermek zamanı mıdır dünüme?

11 Aralık 2005
Pazar sabah 10 suları
bunlar sadece Kızılay anıları..

Saturday, December 03, 2005

Aklım Erdikçe Yaşam Üzerine: Benden Őnce Şikago’ya giden Tűrkler’den kalanlar…

Herkesin artık bildiğini saydığım iş başvurusu serűvenimde bu ay çok bir şey olmadı. Ben bir aydır beklenen Ingilizce sőzlű sınavımı aldım, geçtim. İşe başlamaya bir adım daha yaklaştım. Artık őnűműzdeki bir hafta ya da 10 gűn içinde gőreve çağrılmayı bekliyorum. Bu arada tabii ki en bűyűk sorun nerede kalacağım. Gerçi yeni gelen őğretim gőrevlilerine lojman veriyorlar diyorlar ama ben űniversite sekreterliğiyle gőrűştűğűmde bunun yayın listesine bağlı olduğunu, őzellikle SCI Core List içinde yer alan dergilerdeki yayınlara őnem verildiğini őğrendim. Eee, akademik hayatimizin başında henűz oralarda yayın pek yok, bakalım başvurumun sonucu ne olacak. Bu serűven hakkında bu kadarcık bir gűncelleme yaptıktan sonra gelelim geçen ayın őnemli noktalarına ve bana dűşűndűrttűklerine.

En őnemli olay Şikago’dan arkadaşım Kathie’nin Tűrkiye’ye gelişi idi. Biz hep bu anı planlar dururduk orada; neler yapacağız, nelere gideceğiz. Gerçi gerek vakit darlığından, gerek hava durumundan, gerek jetlag’den ve gerekse arkadaşimin Ankara’daki hava kirliliğinden dolayı artan astım durumundan pek birşey yapamadık ama gene de iyiydi geçirdiğimiz bir hafta… Kendisi orada ilkokul beden őğretmeni ama őzel ilgi alanı dűnya tarihi ve folkloru. Amerika tarihinden Orta Asya tarihine kadar bir sűrű konuda ilgisi ve bilgisi vardır. Kendisi 1893’teki Şikago Dűnya Fuarı űzerine uzmanlaşmış birisi ve netekim Ankara’ya da Osmanlı’dakı Sefardik (Tűrkçesi tam nasıldır bilmiyorum) yahudiler ve kűltűrleri ilgili bir sempozyumda konuşmak için geldi. Ne alaka derseniz. Şikago tarihinin bir parçası olarak araştırdığı bu fuar içinde yer alan Osmanlı Imparatorluğu sanatçıları ve sergileri hakkında epey bir araştırma yapmış; bunlar kimlerdi, nasıl ayarlandı, nasıl getirildiler, ne kadar başarılı oldular ve nasıl algılandılar? Tabii ki o dőnem műslűman kadınlar sahneye çıkmadığından gősteri yapan, şarkı sőyleyenler azınlıklardan. Hatta bir tanesi var ki Selanikli Rosa denilen bir yahudi kız -ki o fuarda adına broşűr basılmış tek bayan.
Arkadaşımın bu seminer için yoğunlaştığı kişi tűm bu sergi ve sanatçıları ayarlayan Dr. Cyrus Adler. O da meğersem bir yahudiymiş ve fuar yetkilisi olarak Osmanlı illerini gezip dolaşıp gerek Osmanlı’yı kőtű tanıtmayacak gerekse ABD’de kőtű algılanmayacak gősteriler ve sergiler ayarlamak için Istanbul’dan Kudűs’e, oradan da Mısır’a (yanılmıyorsam) kadar gitmiş. Ve bu zat yolculuğunun her gűnű annesine mektup yazmış, gőrdűklerini anlatmış. Őncelikle adamdaki ne azim değil mi? Ama annesi de az değilmiş, bűtűn mektuplarını saklamış. Sanırım bunlar şu an Philadelphia’da bir műzede. Ilgilenenlere daha detaylı bilgi için arkadaşımın makalesini gőnderebilirim.

Bu dűnya fuarını incelerken benim yardımım arkadaşımın sunumu için de kullandığımız Şikago Tűrk Festivali için kűçűk bir DVD hazırlamak oldu. Burada basit bilgileri ve o dőnemden kalma fotoğrafları ve resimleri birbiri ardısıra ekleyip kűçűk bir slayt şov yaptım. Aksi takdirde sosyal bilimciler sunum diye ellerinde 15-20 sayfalık makaleri alıp bir grup insanın őnűne geçip okumaları var ki bu olmamalı. Insaf be kardeşim diyor insan içinden; hadi bir yarım saat, bilemediniz 1 saat dikkatini topluyor insan… 4 konuşmacının durmadan makale okuduğu 2-3 saatlık oturumlara kimin beyni sulanmadan dayanabilir ki? Sosyal bilimcilere buradan seslenmek istiyorum: makalelerinizin őzetini okuyun, ana hatlarını anlatın, kısaca bir powerpoint sunumu yapın, ne bileyim birşeyler yapın ama oturup bűtűn makaleyi okumayın. Bu konuda biz műhendislerden biraz birşeyler őğrenebilirler. . Neyse, ben arkadaşa hazırladığım sunumda gőrsel birşeyler ile olaya destek verdim, o da őzetleyerek anlattı ve çok sıkıcı olmayacak ve 20 dakıkayı fazla geçmeyecek şekilde ayarladık. Lakın oturuma katılan diğer 3 bayan için aynı şeyi sőyleyemeyeceğim. Hele de hızlı Ispanyolca konuşan bu bayanların eşzamanlı tercűmesini yapamayan mutercim arkadaşlar pes edince ben yaklaşık iki saat lagada lugada dinledim.

Ama bu konuda arkadaşımın ve benim őzellikle vurgulamak istediğimiz bu fuar esnasında kaydedilmiş Edison wax silindirleri ve onların digital ortama aktarılması için ilgi ve kaynak bulma gereksinimi. O dőnemlerde yeni bir icat olan bu balmumu silindirler dőnemin műzik ve kűltűrel anlarını arşıvlemek için kullanılmış. Tűrk çadırında da kaydedilmiş 8 silindir bugűn hala Smithsonian Műzesi’nin tozlu depolarında saklanmaktaymış. Bunları kaybolmadan kasete çektiren Peabody Műzesi’nin kayıtlarından arkadaşımın elinde var. Bu kasetler silindirler eski bir gramafonda çalınıp bir teyp ile kaydedilmişler. Dinlerken arada bir kırıklar ve çatlaklarda ses gidip gelse de gene de anlaşılır bir melodi duyabiliryor insan. Űç şarkı ve bir kaç aletin akordunu içeren silindirlerde “A Turkish Hymm” adında bir Tűrk ilahisi olduğu sőylenen şarkının tűrű ve çeşidi henűz belirlenememiş. Ben ilk dinlediğimde bana Trakya tűrkűsű gibi geldi, ilahiden ziyade. Ama tabii ki uzman birisi dinlese daha net birşey şőylenebilir. Osmanlı dőneminin belki de bugűne dek yaşayan en eski műzik őrnekleri bunlar.

Kanım o ki eğer silindirlerin űç boyutlu bir kopyası ya da resmi çıkarılsa bunların sayısal ortama geçirilmesi ve restore ya da onarımı yapılması műmkűndűr; eksik kısımlar műzik konusunda uzmanların yardımları ile doldurup tahmini de olsa bűtűnűne ulaşılabilir bu kayıtların. Gerçi Smithsonian Műzesi bu tűr silindirler daha da kırılganlaşıp parçalanmadan bunları digital ortama tasıma projesi başlatmış ama gel gőr ki őncelikli olanlar arasında Tűrk kőyűndeki kayıtlar yok. Doğal olarak oncelikle kendi kűltűrleri olan yerli Amerikalılar’ın kayıtlarından başlıyorlar. Bize de dűşen kendi imkanlarımız ya da bağlantılarımız ile bu tűr bir kurtarma operasyonu başlatmak ya da başlattırmak. Eğer bu tűr “digital masterin/restoration” konusunda ilgisi-bilgisi-imkanı olan varsa bana haber verirse çok memnun olurum.

Tabii ki bu çalisma esnasında ilginç bilgiler de ortaya çıktı. Mesela 1890 yılı nűfus sayımında Şikago’da Tűrk olarak kayıtlı 25 kişi olduğunu biliyor muydunuz? Ya da fuar boyunca Tűrkçe ve Ingilizce olarak yayınlanan bir gazete olduğunu? Sűleymaniye’nin bir kopyası –herhalde daha kűçűk bir őlçekte- bir caminin ilk açılan bina olduğunu ve açılışında yabancılar içeri ayakkabıları ile girip műslűmanları kızdırdığını duymuş muydunuz?


Bu arada gősteri için giden Arap atlarının gősteri zarar edince orada satılıp Şikago bőlgesindeki ilk Arap atları olduğuna ne dersiniz? Bir de tabii ki dőnemin sultani Abdűlhamit’in Osmanli’yi iyi tanıtabilmesi için gőnderdiği fotoğraf sergisi var. 1880-1893 yılları arasında Istanbul, Ankara, Izmir, Bursa gibi bűyűk illerde çekilmiş binden fazla fotoğraf genellikle dőnemin okullarını ve őğrencilerini, ordunun ve donanmanın durumunu, şehirlerin gőrűntűlerini içermekte.

Çok őzel ya da sanatsal olmamakla birlikte inanilmaz arşiv malzemesi olduğunu dűşűnűyorum. Sağolsun teknoloji ve azimli the Library of Congress műze çalışanları su an bu sergi tamamen online bulunabilir. Ben Bursa ile ilgili elliye yakın fotoğraf buldum aralarında. (ilgilenenlere adres: http://lcweb2.loc.gov/pp/ahiihtml/ahiiabt.html)


Velhasıl tarih hoş bir çalışma alanı. Ama tabii bu bilgiyi toplayan arkadaşımın yaptığı gezileri, araştırdığı arşivler ve kűtűphaneleri hatırladıkça o kadar da kolay olmadığını gőrűyorum. Hele de bizim gibi kişisel arşivleri, mektupları olmayan bir kűltűrde nasıl yűrűtűlűr bilmiyorum. Ama olmalı onu biliyorum. Bir de bu konularda çalışma yapanlar daha az sıkıcı sunumlar yaptıklarında çok daha iyi olacak.




Sevgiler
Hediye Tüydeş